Milli ordumuzun, Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde işgali sona erdirdiği 9 Eylül 1922, sadece bir kentin değil, tüm Anadolu’nun emperyalist istilacılardan kesin olarak temizlendiğinin müjdesidir. Hürriyet ve istiklal için Mustafa Kemal Paşa’nın emriyle, işgal güçlerini Akdeniz’e kadar sürmeye ant içen kahramanların anıtlaşmış inanç ve kararlılığıdır.
Haklı bir dava uğruna güç birliği yapan bir ulusun asla bileğinin bükülmeyeceğinin kanıtıdır 9 Eylül.
O gün yaşanan coşku ve mutluluğun sadece tarih sayfalarında kalmaması için nesiller boyu dilden dile aktarmamız gerekiyor.
26 Ağustos 1922'de başlayan Büyük Taarruz ’un ardından, 30 Ağustos'ta Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!” emri ile birlikte Türk birlikleri, İzmir'e doğru hızla ilerledi. 9 Eylül 1922 sabahı Ahmet Zeki Bey komutasındaki 2. Süvari Fırkası, ardından Mürsel Paşa komutasındaki 1. Süvari Fırkası birlikleri İzmir’e girdi. Sonra da 5. Süvari Kolordusu Komutanı Mirliva Fahrettin Paşa komutasındaki birlikler geldi.
Tarihe altın harflerle yazılan bu zaferin kahramanlarından Yüzbaşı Şerafettin Bey, Hükümet Konağı yakınında atılan bombanın açtığı yaraya aldırmadan Türk bayrağını göndere çekti.
Belkahve'den tarihi günü izleyen Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, yanındaki Fevzi Paşa ve İsmet Paşa’yla birlikte öyle mutluydu ki.
Türk ordusunun kazandığı bu zafer, Lozan Barış Antlaşması'nı imzalayarak kazandığımız bağımsızlığın en önemli halkasıydı.
Övünmek, gururlanmak, en güzel şekilde kutlamak elbette hakkımız. Ama 15 Mayıs 1919’un karanlığına hangi şartlar altında gelindiğini de unutmamalıyız.
Tarihin en büyük imparatorluklarından birini yerle bir eden, bir ulusu parçalanmanın eşiğine getiren süreç ve etkenleri anlamak ve öğrenmek zorundayız.
Ülke yangın yerine dönmüşken halka sırtını dönüp kendi ikbalini tesis etmeye çalışan saraydaki işbirlikçileri, milli mücadele kahramanlarını bir avuç çapulcu diye aşağılayan dönemin sözde aydınlarını, Mustafa Kemal ve arkadaşları hakkında idam kararı veren mandacıları da hiçbir zaman unutturmayacağız.
Bu topraklar üzerinde işgalden kurtuluşa uzanan 3 yıl, 3 ay, 22 günlük dönem insanlık tarihinin en anlamlı derslerini içermektedir. Bu dersleri almayan ulusların günümüzde yaşadıkları trajedi gözlerimizin önündedir.
Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün çizdiği ilkeler doğrultusunda çağdaş, bağımsız ve güçlü bir ülke olmanın formülü hayat bulmuştur. Bu ilkelerden ve onun izinden bir an bile ayrılmanın nelere mal olacağını da bilmek durumundayız.
Bugün bizlere düşen atalarımızın kanları pahasına miras bıraktığı bu topraklara, bağımsızlığımıza, birlik ve beraberliğimize sonsuza dek sahip çıkmaktır.
İzmir’de hala 9 Eylül 1922 günü Hükümet Konağı’na çekilen şanlı bayrağımız dalgalanıyor. Sahip olduğumuz bilinç ve yurtseverlik sayesinde sonsuza dek dalgalanmaya devam edecek.
“Bütün cihan işitsin ki efendiler, artık İzmir hiçbir kirli ayağın üzerine basamayacağı kutsal bir topraktır” diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün ifade ettiği gibi.
Bu büyük Zaferi bize hediye başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm silah arkadaşlarını rahmetle ve minnetle anıyoruz.